Kuzeyin ta kendisi!

Enerji ihracatı yapan birkaç ülkeden birisi… Doğal gaz, petrol, kömür gibi rezervlerin ev sahibi… Çinko, uranyum, altın, nikel, alüminyum, bakır, molibden, kobalt, kadmiyum gibi pek çok kritik metali de ihraç edebilecek kaynağa sahip. Pek çok tahıl ürününde küresel üretici konumunda… Zengin, eğitimli, gelişmiş bir ülke burası…

***

Geçen hafta bir proje kapsamında Kanada’da bulundum. Bir ülkeyi lâyıkıyla değerlendirmeye yetecek uzunlukta olmasa da, bir haftalık bir süre içinde, ister istemez bazı düşünceler zihnimi bırakmadı.

Beni bu kuzey ülkesinde ilk karşılayan şey kar oldu. Karlar ve yağmurlar eşliğinde eksi beş derecelere kadar uzanan soğuk bir iklimdi yüzüme vuran. Hoş, Kanada’da yaşayanlar için mevsimsel açıdan sıcak sayılan bir döneme denk gelmiştik.

Karlara bakınca, ister istemez, “Bu ülke kuraklık yaşamayacak,” dedim kendi kendime. Ben her gün ürkütücü kuraklık haritaları yayınlanan, yazları orman yangınlarıyla mücadele eden,  bazı bölgelerine aldığı aşırı yağışlar nedeniyle sellerle uğraşan, ama güzel mi güzel bir ülkeden geliyordum. Zihnim gördüğü her şeyde iklimi ve etkilerini değerlendirmeden yapamıyordu.

Kanada’nın karları vardı. Kanada’nın gölleri vardı. Kanada’nın Niagara Şelaleleri vardı. Kanada susuzluk yaşamayacaktı. Kanada’nın havası buz gibiydi. Kuzeydeydi orası. Kanada bizim gibi aşırı sıcak hava dalgaları yaşamayacaktı.

Biz neden yaşıyorduk bu iklimsel afetleri? Biz neden her yıl hektarlarca ormanımızı kurban veriyorduk yangınlara?  İklim neden değişiyordu? Neden kuralık kapımızdaydı? Kim sorumluydu bunlardan? “Hepimiz sorumluyuz” diyen klişe cevabı kabul etmiyordum artık. Bazıları daha çok sorumluydu.

***

Kanada’nın iklim değişikliğindeki payı neydi diye hatırlamaya çalıştım. Dünya Bankası kaynaklarına göre Kanada, kişi başına düşen karbon ayak izinin yüksekliği bakımından dünyanın ilk beşi arasına giriyordu. Dünya ortalaması kişi başına 6,4 ton iken Kanada’nınki 15,7 ton idi. Sahip olduğu kaynaklara ve yaşam tarzlarına bakılırsa, Kanada, fosil yakıt kullanımından kolay kolay vaz geçecek gibi görünmüyordu.

Diğer ülkeler vaz geçecek miydi? Bizim o kadar kaynağımız olsa vaz geçer miydik?

İnsanın konfora, var olanı tüketmeye, fedakârlık etmemeye yönelik bu eğilimi, makûs talihini değiştirmiyordu. Gerçek orada dimdik duruyordu.

***

Velhasıl, Kanada gibi ülkelerin sorumluluğunun büyük olduğu kararına vardım. O zaman şu soru zihnimi yemeye başladı: Kanada bu konforunu sürdürebilecek miydi acaba?

İklim göçleri başlamayacak mıydı?

Hayatta kalmak üzere programlanmış insan ırkı, göç etmeyecek miydi kuzey bölgelere? Kanada, Kanadalılara kalacak mıydı?

Şimdiden pek çok göç almış olan Kanada, kısa bir süre sonra iklim göçleri almaya mecbur kalacaktı.

Yaşamın kuralıydı bu! İnsanın kader motifiydi… İnsanlar, göçler, kaynaklar için savaşlar…